ERTUĞRUL DOĞAN VE UÇURUM POLİTİKASI!
Trabzonspor’un uzun yıllar aradan sonra şampiyon olmasıyla birlikte, bundan en büyük payeyi kuşkusuz Ahmet Ağaoğlu, Ertuğrul Doğan ve Abdullah Avcı almıştı. Oysa bu üçlü yaptıkları hatalarla aslında mahkum edilmeleri, kulübün tesislerinin yanından bile geçmeleri engellenmeliydi. Çünkü Bordo-Mavili kulübün tarihi misyon ve vizyonunu yerle bir etmişler, ekonomiyi de felç olma noktasına taşımışlardı. Trabzonspor’u tamamen iktidar siyasetinin ön bahçesi yapmış, prestijini yerle bir ederek küçük düşürmüşlerdi. Ne yazık ki ne Futbol Federasyonu başkan ve yönetiminin, ne kurullarının seçiminde söz sahibi olmak şöyle dursun, iktidar kanadı kimi isterse ona asker selamı çakmışlardı. Ama ne yazık ki tüm bunları yapanlar, bir şampiyonluk kupasının arkasına saklanıp, toplum tarafından kahramanlaştırılmanın tadını çıkarmışlardı.
Son tahlilde Ağaoğlu, Doğan ve Avcı üçlemesinde en karlısı mevcut başkan çıkmıştı. Çünkü sonuçta Ahmet Ağaoğlu yarattığı borç batağının kurbanı olarak istifa etmiş, Abdullah Avcı da takımı adeta sabote etmenin faturasını öderken, ayrılmak durumunda kalmış ama cebine de 8,5 milyon lira boca edilmişti. Oysa Ertuğrul Doğan yaşanan bunca olumsuzluğa rağmen tek aday olarak olağanüstü genel kurula gitmiş, adeta ödüllendirilerek başkanlık makamına çıkarılmıştı. Bu da Trabzonspor camiasının ayıbı olsa gerekti. Ama düşünün kulübün bir Divan Başkanı var; İsmi Ali Sürmen… Divan toplantısında, Ertuğrul Doğan’ı kulübü daha fazla borçlandırması konusunda uyarıp, sonra da, “Kendisine teşekkür ederiz, çünkü kulübe sahip çıktı” diyebilme cüretini gösterdi. Sanki bu kulübü sokaktaki insan borç batığına sürüklemiş gibi… Hani bu kulübün borçlarının ödenemez noktaya gelmesinin en önemli ayaklarından birinin Ertuğrul Doğan olduğunu unutmuşçasına…
Ne yapacaksın, kulübün tarihi onca kimliği dururken, bir yıl zor yöneticilik yapmış, kulübe ilgisi üyeliğin ötesinde bir anlam ifade etmeyen Ali Sürmen Divan Başkanlığı koltuğuna oturtuluyor ve buradan bir daha kalkması sağlanamıyorsa varın gerisini siz düşünün.
Neyse asıl konumuza geri dönelim..
BAŞKAN HATA ÜSTÜNE HATA YAPIYOR
Trabzonspor başkanlık koltuğunda oturan Ertuğrul Doğan tribünden gelme bir isim… Bordo-Mavi renklere de aşık ama ne yazık ki oturduğu koltuğu doldurabilecek ne bir bilgi birikimine, ne de teorik olarak ortaya attığı fikirleri pratikte uygulayabilecek tutarlılığa sahip… Bunu nereden mi çıkardık? Bakın göreve başlamadan önce şeffaf bir kulüp olacaklarını söyledi. Şu ana kadar Bordo-Mavili kulüpte şeffaf bir uygulama gören oldu mu? Sonra ekonomiyi düzeltmek için ellerinden geleni yapacaklarını dile getirdi, yerli teknik direktörle, hatta yerlinin de yerlisiyle yola çıkacaklarının mesajını verdi. Peki ne yaptı? Nenad Bjelica gibi bir ismi ekibiyle birlikte iki yılda 5 milyon Euro’ya mal olacak bir şekilde iş başı yaptırdı. Şimdi transferde bu isim ne diyorsa onun isteklerine göre dümen kırmakla zaman öldürüyorlar. Gündemdeki isimlerin büyük bölümü yine pahalı, yine bonservisli oyuncular… Sürekli yabancı transferleri ile meşguller. Oysa ellerindeki yabancıların hiçbiriyle yollar ayrılmamış…
Koita bela olmaya hazır. Flavio ve Djaniny gibi isimler için kiralandığı kulüplerin satın alma opsiyonlarını kullanıp kullanmayacakları da belli değil. Stefano Denswil, Marc Bartra, Maxi Gomez ve Enis Bardhi ile zararlı çıkmadan yollar ayrılamamış… Lahtimi’nin ne olacağı belirsiz… Tüm bunlar ortadayken, siz eğer yabancı transferleri gerçekleştirip, sözleşme imzalarsanız, kulübün dibine dinamiti koyarsınız. Çünkü bu isimlerin menajerleri salak değil… Yabancı transferi yapıldığında ve sayı 14’ü aştığında, “Bize üste para verin gidelim” deme noktasına gelirler. Bu da astarı yüzünden pahalı bir yorganın satan alınmasına dönüşür ki ,böyle bir durumu Trabzonspor’un bünyesi asla kaldırmaz. Bu güne kadar, büyük umutlarla transfer edip, sonra hayal kırıklığı yarattıkları için gönderirken ceplerine milyonlarca Euro boca ettiğiniz futbolcuları sakın unutmayın…
YÖNETİMİ ZOR GÜNLER BEKLEYECEK
Bu Nenad Bjelica’ya çok fazla inisiyatif tanındığını görüyorum. Adam hiçbir kulüpte çalışmamış oğlunu bile ekibin alabiliyor ve buna Ertuğrul Doğan yönetimi, ‘hayır’ diyemiyor. Bjelica kulübün şartlarına hiç bakmadan pahalı ve bonservisli oyunculara yönelirken, isim isim dayatma yapmaktan da kaçınmıyor. Oysa teknik direktör eksik bölgelerle ilgili kulübün bir ekibiyle değerlendirme yapar, istediği oyuncu stillerini söyler, bunlar Futbolcu İzleme Komitesi tarafından değerlendirilir, eldeki liste yönetime sunulur ve profesyonel bir ekip tarafından da transferler gerçekleşir. Oysa Bjelica, Petkoviç’i,Orsic’i adeta dayatabiliyor. Ayrıca bu Hırvatistan ya da Balkan kökenli oyuncuları takıma tıkıştırarak, krallığını da ilan etmeyi planlıyor. Bu oyunun bozulmaması halinde, Ertuğrul Doğan ve ekibini gelecek sezon çok zor günler bekleyecek.
Bir yandan bütçeyi düşüreceğini ilan eden, diğer yandan sürekli yabancı transferi peşinde koşan Ertuğrul Doğan’ın nasıl da bir çelişki içinde olduğunu görmemek sanırım saflıktan öte bir durum olur. Bugün ülkenin ekonomisi felç, dolar, Euro, Paund, altın fiyatları füze gibi fırlıyor. Her alınan yabancı ek bir külfet getirecek. Bunların lisanslarının çıkması için TFF’ye ödenen ücretler bile bir servet… Bugün 1 milyon Euro (25 milyon lira) yıllık ödediğiniz oyuncunun maliyeti belki de 3 ay sonra 30 milyon liraya fırlayacak. Ama siz, futbolcu bütçesini 25 milyon Euro’ya indirmekle övüneceksiniz(!) Kör cahilleri de kandıracaksınız.
Yemezler Sayın Doğan, yemezler!
Trabzonspor’da yapılması gereken, Uğurcan Çakır, Abdulkadir Ömür, Hüseyin Türkmen, Serkan Asan, Arif Boşluk, Abdulkadir Parmak başta olmak üzere altyapıdan gelen hiçbir oyuncu satılmayacak. Kiraya verilmiş altyapı orijinli 3-4 isim daha takviye edilecek. Türkiye Süper Ligi ya da Avrupa’da oynayan Trabzon kökenli oyuncular tespit edilecek. Takımda oynama kapasitesi ya da alternatif olabilme yeteneği bulunanlar transfer edilecek. Birkaç tane de yine takıma katkı yapacak genç ve yetenekli oyuncu takviyesi yapılacak. Sonra elinizdeki pahalı ve işe yaramaz yabancıları zarar etmeden, bir an önce elden çıkarmak, yararlı birkaç isme, 3-4 tane daha gerçekten nokta atışı olacak ama ekonomik boyutu bugünküler gibi devasa rakamlara varmayacak şekilde ilavelerde bulunmaktır. Adım adım da takımı ve onu yöneten teknik kadroyu yerlileştirmektir. Kurulacak kadro ve teknik adamların maliyeti de 15 milyon Euro’nun altına inecek. Ama bu rakam Euro olarak hesaplanmayacak. Yani 350 milyon lira takım bütçesi olarak belirlenecek ve bir yıl boyunca bu rakam sabit kalacak.
ALTYAPIYA YABANCI TEKNİK ADAM İHANETTİR!
Trabzonspor’un başkanı Ertuğrul Doğan geldiği günden itibaren altyapıyla ilgili büyük hayallerinin olduğunu dile getiriyor. Ama yapmayı tasarladığı şey de bu yapıyı da yabancılaştırmak… Önce Belçikalı bir firma ile anlaşıp, buradaki eksikleri ve yapılması gerekenleri gündeme taşıdılar. Yahu, gerçekten sizleri kimler yönlendiriyor merak ediyorum. Tribünden geldiğinizi söylüyorsunuz ama bu konuya Papua Yeni Gineli kadar yabancısınız. Ya Trabzonspor camiasında yetişmiş, bugün dünyanın altyapıda en güçlü kulüplerinin nasıl bir çalışma yöntemi geliştirdiklerini didik didik eden ve belli bir bilgi birikimine sahip insanları var. Önemli olan bu insanlara inisiyatif tanımak, söylediklerini uygulamalarına izin vermek… Ama yabancı bir şey söylediğinde adeta emir kabul eden, yerli bir istekte bulunduğunda ukala bulunan bir sistem kurmuş yönetimler… Bu da onların ne kadar aşağılık kompleksine sahip olduğunun bir göstergesi… Şimdi de, altyapının başına yabancı bir teknik adamın getirilmesi planlanıyormuş… Bunları duyunca insanın, “En iyisi bu kulübün başına yabancı bir başkan ve yabancı yöneticiler getirmek” diyesi geliyor insanın…
Futbolu hiç bilmeyen, kulüp yönetiminin ne olduğunun ayrımına bile varamamış isimler Trabzonspor’u yönettiğini sanıyor, kaderiyle oynuyor, tarihine damga vuruyor. Ama ömürleri futbolun içinde geçmiş, araştırmış, okumuş, pratik uygulamasını yapmış Trabzonlu teknik adamlara güvenmiyorlar. Kimler mi? İşte futbol cahili yöneticiler… Bu kulübe illa yabancı gerekiyorsa, o halde, Ertuğrul Doğan ve yönetici arkadaşları, Avrupa’da efsane olmuş futbol insanlarına ve kulüpleri zirveye taşımış yöneticilere koltuklarını teslim etsinler! Belki o zaman kurtuluş mümkün olur. İnanın Avrupa’da amatör kulüp yönetmiş hiçbir yabancı sizler kadar yanlış yapmaz, Trabzonspor taraftarı olmasalar bile sorumluluk anlayışları gereği, kulübü hançerleyen kararlara imza atmazlar. Belli tutarlılıkları olur en azından!!!
SİZ HİÇ BAŞKANLIK VE YÖNETİCİLİK EĞİTİMİ ALDINIZ MI?
Sahi siz Trabzonspor gibi büyük bir kulübü yönetmeye soyunanlar; Hiçbiriniz gidip bir Avrupa kulübünü incelediniz mi? Başkanı ne yapar, yöneticileri hangi eylemlerde bulunur? Ekonomisini yönetirken nelere dikkat ederler. Transfer politikalarını belirlerken kriterleri nelerdir? Bunları gidip hiç incelediniz mi? İki kuruş para kazanınca Trabzonspor gibi büyük bir kulübü yönetebilme yeteneğine sahip olduğunu sanan sizlerin gerçekten yöneticilik ve başkanlık eğitiminden geçmeniz gerekiyor. Kendisine geldiğinde bilgi kırıntısını bile edinmek için kılını kıpırdatmayanlar, iş teknik adam ya da altyapı futbolcularına gelince başımıza allame kesiliyorsunuz ya!
Pes doğrusu… Pişkinliğin bu kadarı da fazla hani!.
Kardeşim artık cehaletin doruklarında olduğunuzu kabul edin, gidin dünya çapında kulüplerin kapılarına, “Altı ay başkanlık ve yöneticilik stajı görmek istiyoruz” deyin, dilekçenizi verin, çalışmalara başlayın. Eğitiminizin sonunda da neleri yanlış, neleri doğru yaptığınızın bir raporunu çıkarın!!!
Bir şey daha… Bakın, altyapıdaki eğitmenlerin zayıf olduğunu düşünüyorsanız ya da yabancı firma size böyle bir rapor sunuyorsa önce aynaya bakıp, yüzünüz kızarmalı. Çünkü biliyorsunuz ki altyapıda görev alan antrenörlerin büyük bölümü siyasilerin, eski başkan ya da yöneticilerin, iş insanlarının ve sizlere yakın kimliklerin torpiliyle işe alınmışlar. Altyapıyı yöneten teknik adamlara kadrosunu kurma inisiyatifini hiç tanımamışsınız. Çalışan teknik adamlara asgari ücret ölçeğinde maaşlar vermişsiniz. Yani utanç ücretine mahkum etmişsiniz. Sonra da eğitimin yetersizliğinden altyapı direktörünü sorumlu tutuyorsunuz.
Gidin işinize be!!!
Size bu noktada son sözüm, bugüne kadar uyguladığınız uçumum politikası ve gelecek hiç de parlak değil Sayın Doğan…
Bundan vazgeçin lütfen!
ALİ SÜRMEN OLAYI VE DERELİOĞLU’NUN İŞİNE SON VERMEK!
Trabzonspor’u yönetenler o kadar aciz, o kadar düşünmekten uzak isimler ki, Divan Başkanı Ali Sürmen’in, Genel Kurul’da yaptığı konuşmada üzerlerine hiçbir şey almayıp, ağır ve çirkin sözlere tepki duyan İhsan Derelioğlu’nun işine son verebiliyorlar. Sürmen ne dedi; “İzleme Komitesi ne iş yapar? Gezer tozarlar, kulübün parasını yerler içerler. Bize İcardi’yi önermeyeceksiniz, ümit milli takımdan, Anadolu’dan bulduğunuz oyuncu var mı? Ondan haber verin.” Bu sözlerin asıl muhatabı Ahmet Ağaoğlu ve Ertuğrul Doğan yönetimleri olmalıydı, İhsan Derelioğlu değil.
Neden mi?
Bakın, İhsan Derelioğlu tam 5 yıldır Trabzonspor’da Futbolcu İzleme Komitesi’nin başında… Bir ekip oluşturulmuş ki bunların büyük bölümü de Ahmet Ağaoğlu ve Ertuğrul Doğan’ın içinde bulunduğu yönetim tarafından görevlendirilmiş… Eğer bu isimler gerçekten hiçbir şey yapmayıp, Trabzonspor’un parasıyla geçmiş, tozmuş, yemiş, içmişler ve ‘İcardi’yi önermişlerse burada asıl hesap vermesi gereken sizsiniz. Yani Ahmet Ağaoğlu, Ertuğrul doğan ve bu iki ismin yönetiminde bulunanlar. Nasıl olur da, 5 yıl kulübün parasını yiyip içen, gezen, tozan(!) kişileri, İzleme Komitesi’nin başında ya da içinde barındırmışsınız. Yani demem o ki, Ali Sürmen’in sözlerinden dolayı utanıp sıkılması gereken sizlersiniz. Ya da Sayın Sürmen’e, “Divan başkanlığını adam gibi yapıyorsan yap, beceremiyorsan da çekil kenara, bu kulübe layık bir Divan Başkanı seçelim” demeniz gerekirdi.
Peki siz ne yaptınız?
Sayın Sürmen’ tepki gösteren İhsan Derelioğlu’nun işine son verdiniz. Aslında bu bile sizin algılama ve yönetme yeteneğinizin ne kadar zayıf olduğunun bir göstergesi… Bu kafayla Trabzonspor’u çok büyük sıkıntıların içine sokacağınız bir gerçek…Ya da Divan Başkanı’nı kullanarak İhsan Derelioğlu’nun işine son verme koşullarını yarattınız. Hangisi olursa olsun, ikisi de çirkindir.
DİVAN BAŞKANLIĞI KOLTUĞU YARA ALMIŞTIR!
Son sözüm de Ali Sürmen’e… Koltuğunuzda oturabilmek için tüzükte lehinize maddelerin oluşmasında avuçlarını ovuşturan, Hayrettin Hacisalihoğlu olmasa bu kulübün kapısından içeri bile giremeyecek durumdaki siz, oturduğunuz Divan Başkanlık koltuğunu gerçekten doldurabiliyor musunuz? Yönetimler, bu kulübün altına dinamit koyarken, ekonomik batağa saplarken, alkış tutan, siyasetin oyuncağı haline getirilirken sus pus olan, “Şu yönetimi bir uyarın, kamuoyu önünde tepkinizi ortaya koyun” diyenlere, “Divan kurulunun yetkisi yok. Ayrıca uyarılarımızı elimizden geldiği ölçüde içerde yapıyoruz. Yönetimi kamuoyu önünde eleştirmemiz yakışık almaz” diyen siz, iş İhsan Derelioğlu ve Futbolcu İzleme Komitesi’ne sıra geldiğinde böylesine celallenmenizin, çirkin ifadeler kullanmanızın, aşağılamada bulunup, ağır suçlama getirmenizin izahını kamuoyuna bir yapar mısınız?
Divan Başkanlığı gibi saygın bir makamda oturan kişiye, kulübün bir birimini ve onun mensuplarını böylesine ağır ve çirkin sözlerle toplumun önüne atmak yakışık alır mı? Hem de aslında hiç bilmediğiniz bir konu olan futbol ve futbolcu tespit etme üzerine suçlamalarda bulunuyorsunuz. Aynı şekilde, kulübün başkanı yöneticileri, muhalefeti, taraftarı, eski Divan üyeleri sizi ağır dille eleştirirse, ya da haksız ithamlarda bulunsa ne hissedersiniz hiç düşündünüz mü?
Ama bu soruları kime soruyorum ki?
Sırf koltuğu koruma adına tüzükte yapılan değişiklikle, yeni adayların önünü tıkamak için, “Mevcut Divan başkanı hariç; kulüpte 5 yıl yöneticilik yapmayanlar, Divan başkanlığına aday olamaz” maddesini içine sindirebilen bir isme sorduğum soruya bakar mısınız?
Pardon!