KALECİLERİN MAÇI VE 45 DAKİKA'LIK FIRTINA!
Trabzonspor camiası için büyük bir prestij ve yeniden var olma, Beşiktaş için ise zirveden kopmama maçıydı. Kadrolara bakıldığında İhsan Derelioğlu’nun rakipten çok korktuğunu belli etti. Kuşkusuz takım kötü oynuyor, direnemiyor ve rakiplerden çok kolay gol yiyordu, bu nedenle savunmayı güçlü tutmak gerekirdi ama keşke İhsan Hoca kendisinin de aralıklarla da olsa görev yaptığı altyapıdan birkaç oyuncuya şans vermeyi ve takıma yeni bir dinamizm katma çabası gösterseydi. Bunu yapamadı. Derelioğlu, daha önce de geçici teknik direktörken sağbek Perreira’yı orta sahaya çekmişti. Bu kez de Bruno Pres’i sağ önde kullanmayı tercih etti. Fakat direnci tümüyle bitmiş, fizik kondisyon açısından tükenmiş bir takımda bir oyuncunun yerini değiştirerek başarılı olmayı beklemek maç öncesinde büyük bir hayal olarak kabul edilmesi sanırım yanlış olmazdı.
Sürekli kötü oyunun yanında direnemeyen bir Trabzonspor’u izlediğimiz için bu maçta savunmaya çok daha ağırlık vereceğini ve gol yememeyi ilke edineceğini düşünmüştük. Bunda yanılmadık. Bordo-Mavililer son haftalarda üst üste kazanan, coşkulu oynayan bir Beşiktaş’ı karşısında bulmuştu. Fakat Siyah-Beyazlılar da bu maçta çok silik bir görüntü verdi. Bunda belki de Bordo-Mavili takımın savunma kurgusunu çok iyi yapmasının ve Salih, Ghezzal, Maxim, Fernandes ve Redmod gibi etkili isimlerin topu kullanmalarına izin verilmemesinin rolü büyüktü. Konuk ekip birkaç tehlike yaratmaya çalıştı ama bunlarda da özellikle Hüseyin Türkmen çok başarılıydı. Denswil pek etliye sütlüye karışmadı ama bariz bir hata da yapmadı.
KALECİLERİN EN RAHAT İLK YARISIYDI
Trabzonspor gibi Beşiktaş da set oyunu tercih ediyordu. Bordo-Mavililer bu set oyununu zaman zaman iyi uyguladı ama ne yazık ki bazı pozisyonlarda final paslarındaki yetersizlik belki de atılabilecek gol ya da gollerin önüne geçti. Bunda Bakasetas’ın final pası tercihlerinin yanlışlığı, Siopis’in sadece savunmayı düşünmesi ama bu noktada etkili olması, Eren ve Larsen gibi isimlerin hücumu değil, çok geri pası tercih etmesi bunda etkiliydi. Bir de Gomez’in adeta ‘bitse de gitsek’ havasındaki oyunu Trabzonspor’un pozisyon çeşitliliği konusundaki yetersizliğinde başat rol oynuyordu. Takımın en kötülerinden biri Larsen’di. Bu oyuncu SerieA’da oynamış hayret bir şey… Ya da Danimarka Milli takımının sağbekinin bu kadar düşük profilde olması kabul edilecek bir durum değil..
Sonuçta öyle bir ilk yarı izledik ki kaleyi tutan tek şut, Ghezzal’ın çok yumuşak vuruşuydu. İlk yarıda kalecileri zorlayan bir tek pozisyon, ya da bir takımın yüzde yüz denilebilecek tek pozisyonu yoktu. Büyük takım formatına yakışmayan fakat çok ihtiyacı olduğu için bir özgüven aracı olacak puana ihtiyacı olan Trabzonspor için gol yemediği için iyi bir ilk yarıydı diyebiliriz….
HARİKA BİR İKİNCİ YARI
Maçın ikinci yarısına Beşiktaş mutlak kazanma isteğiyle başladığını gösterdi. Önde baskıyla başlayan konuk ekip, Trabzonspor savunmasında paniğin ortaya çıkmasıyla da sıkıntılı anlar yaşandı. Beşiktaş birkaç pozisyon denemesi yaptı ama Uğurcan’ı geçemedi. Sonra İhsan Derelioğlu, takıma dokunma ihtiyacı hissetti, Trezeguet’i oyuna alırken, Bruno Peres’i kenara aldı. Buhamle, ‘Artık kazanmak için oynayacağız’ ifadesinin vücut bulmuş haliydi. Birkaç dakikalık bocalamadan sonra Trezeguet’in soldan harmanlaması, sağdan Markoviç’in etkili oyunu kendini gösterdi. Trabzonspor üst üste tehlikeler yarattı. Kaleci Mert Günok harika bir günündeydi. İnanılmaz kurtarışlar yaptı. Hele Trezeguet’in iki muhteşem vuruşunda gerçekten kalesinde duvar örmesi alkışa değerdi.
Trabzonspor artık daha çok çıkıyor, rakip savunmayı zorluyor, önde baskıyla, orta alanda kazandığı toplarla, sahanın her yerinde mücadele eden bir takımın ortaya çıkmasıyla birlikte, ‘İşte şampiyon takımın yeni versiyonu’ dedirtti. Ama bu arada konuk Beşiktaş’ta zaman zaman etkili ataklar geliştirdi. Bunlarda da Uğurcan Çakır kalesinde adeta devleşti. O da, Mert’e nazire yaparcasına enfes kurtarışlarla, Beşiktaş’ın gol atmasına izin vermedi. Savunmada Hüseyin’in çok başarılı oyununa bu kez Denswil de eşlik etti. Çok sayıda pozisyon vardı. Top bazen bir o kalede, bir bu kaledeydi. Ancak Trabzonspor sadece Mert’e değil, rakip takımın savunma oyuncularının da yerinde müdahalelerine kurban gitti. Birçok pozisyon kaçırdı ama sonuç olarak uzun zamandır büyük bir takım gibi oynadığı 45 dakika izledik. Bu maçı hak eden Trabzonspor’du… Ancak çok zor bir dönem yaşarken, bu harika 45 dakika ve beraberlik de özgüven açısından çok önemli ve anlamlıydı.
Emeği geçenlere teşekkürler… Maçın hakemi kolay bir karşılaşmada yaptığı basit tercih ya da yorum hatalarıyla tribünleri gerdi. Oysa bu maçı yağdan kıl çeker gibi bitirebilirdi. Yapamadı. İyi bir hakem olmadığını gösterdi.