TRABZONSPOR RUHUYLA OYNAYINCA!..
Ligde artık her hangi bir kupa kazanma şansı kalmayan Trabzonspor bu anlamda tek umudu olan Ziraat Türkiye Kupası’nda genel olarak kendisine ters gelen Başakşehir’i konuk ederken, bedava olarak öğrencilere dağıtılan biletler sonucu tribünlerin büyük bölümü doluydu.
Geçmiş maçlara göre taraftarın tribünde olması kuşkusuz sahadaki futbolcuları da olumlu etkileyecek faktördü. .Bordo-Mavili takımın teknik direktörü Abdullah Avcı, uzun bir aradan sonra Enis Destan’ı kulübeye çekip, santrafor olarak Paul Onuachu’yu forvette oynatma tercihinin dışında bir farklılığa yer vermedi. Batista Mendy yine savunmanın ortasında Stefano Denswil ile omuz omuzaydı. Orta sahayı da kontrol edecek isimler yine Berat Özdemir, Umut Güneş ve Enis Bardhi’ydı. Trabzonspor Adana Demirspor maçının 11’inden bir değişiklik ile sahaya çıkarken, konuk Başakşehir’de ise birçok isim revizyonla birlikte kenardaydı ve hamle oyuncusu olarak kullanılacaktı.
Bu karşılaşma hem Trabzonspor camiasının moral motivasyonu, hem de Abdullah Avcı’nın kupa başarısızlığına bir son verme adına da büyük önem taşıyordu. Artık görev sahadaki futbolcularındı… Karşılaşma öncesinde bir konuya temas etmesem sanırım kendimle çelişkiye düşerim. Bu nedenle konuya kısaca da olsa bir değinmek istiyorum. Maç öncesi kulübün yaptığı VAR hakemi açıklaması ise aşırı sert ve manidardı. Belli ki hakemler etki altına alınmak isteniyordu ve Türkiye’de başarıya gidişin yolunun bu tür tavırlardan geçtiği düşünülüyordu.
Hakemlerin artık doğru ve objektif kararlar vererek tartışmanın dışına çıkmayı bilmeleri gerekiyor. Ama yönetenlerin de artık kendilerinin kulüplerine verdiği zararın hakemlerden çok daha fazla olduğunu da bilmeleri şart… Aksi takdirde başta İstanbul’un 3 kulübü olmak üzere, Trabzonspor’u yönetenlerin de sürekli olarak ortamı germesinin futbolumuza en küçük bir katkısı olmuyor ve dışarıdan bakınca da çağdışı bir ülke olduğumuza yorumlanıyor.
GENÇ DENİZ DİLMEN ABLUKAYI KIRAN İSİMDİ
Maça gelirsek…
Trabzonspor karşılaşmaya golle başlayabilirdi ama Başakşehir savunmasının büyük hatasından Enis Bardhi yararlanamadı ve vuruş kaletesinin düşüklüğünü bu pozisyonda göstermiş oldu. Hemen bir dakika sonra Mendy, ardından Trezeguet ile girilen pozisyonlar, Bordo-Mavililerin maçı erken koparma isteğinin bir göstergesiydi. Ardından Enis Bardhi’nin yakından vuruşunu kaleci Deniz mükemmel çıkardı, peşinden Visca müsait durumda topu auta attı. İlk dakikalarda Trabzonspor ablukası vardı. Hatta on dakika kaleci Deniz ile Bordo-Mavili forvetler arasında geçti dersek abartmış olmayız…
Bordo-Mavili ekibin bu kadar baskılı oynamasında özelikle forvetlerin ön alan baskısının yanında orta saha oyuncularının rakibe nefes aldırmaması ve beklerin de kanatlarını çok iyi kapatmasının rolü büyüktü. Bordo-Mavili ekipte Mendy ve Denswil’in de rakip yarı alana kadar gelip hücuma katılması da atak zenginliğine renk kattı.
Ancak bu tempo, abluka ve etkili futbolla yaratılan pozisyonlar değerlendirilemeyince Fırtınanın temposu yavaş yavaş düşmeye başladı. Bordo-Mavili ekipte temponun düşmesi Başakşehir’in oyunda dengeyi kurmasına zemin hazırlamadı. Yine topa daha çok hakim olan Trabzonspor’du. Daha çok gol arayan, rakip alanda gözüken Karadeniz Fırtınasının sadece pozisyon zenginliğinde bir azalma meydana geldi.
Buna rağmen yine de Başakşehir kalesinde her an gol getirecek tehlikeler yaratıldı. Özellikle sağdan, soldan geliştirilen ataklarda Umut Güneş ve Edin Visca’nın enfes ortaları ya Onuachu, ya da Trezeguet tarafından golle sonuçlandırılamayınca Bordo-Mavili takımda sonuca gitme noktasında bir telaşın kaçınılmaz olması beklendi. Ancak ilk yarının son bölümünde yine abluka futbolu oynandı adeta.. Yine rakip kalede tehlikeler yaratıldı ama ne yazık ki sonuç alınamadı. Böylesine coşkulu, etkili futbola rağmen Trabzonspor’un gol bulamaması gerçekten büyük şansızlıktı.
SAHADA TEK BİR KÖTÜ OYUNCU YOKTU
Trabzonspor ikinci yarıya da ilk yarıda bıraktığı tempoyla oyuna başladı. Savunmasıyla, bekleriyle, orta sahasıyla rakibe baskı uygulayıp, kazanılan toplarla Başakşehir kalesinde etkili olma çabası gösterdi. Kısa sürede de önemli pozisyonlar buldu ama ya savunma başarılıydı, ya da son vuruşlar kaleyi bulmadı ve gol böylece gecikti.
Trezeguet, Edin Visca kenarlardan geliyor, Umut Güneş orta alandan kale sahasını zorlayan paslar atıyor, Onuachu yüksek topları arkadaşlarına çok iyi indiriyor, duvar oluyor ve baskısı da sonuç odaklıydı.
Bu baskı mutlak sonuç verecekti ve 56’ncı dakikada Başakşehir çıkarken, Umut Güneş’in üst üste baskısıyla birlikte Edin Visca etkili yerde buluştu ve düzgün bir vuruşla takımını öne geçirdi. Eğer bir dakika sonra Onuachu müsait pozisyonda golü atabilseydi artık Başakşehir teslim bayrağını çekmiş olacaktı. Ama usta golcü kendisine yakışmayan bir vuruş yapınca bu şans da kaçırılmış oldu.
Başakşehir’de 63’ncü dakikada Çağdaş Atan Davidson, Berkay Özcan ve Deniz Türüc’ü oyuna alarak büyük oyuna müdahale etmek istedi. Trabzonspor’da ise gol atamamasına rağmen rakip savunmanın başına bela olan Paul Onuachu sakatlanınca yerini Enis Destan’a bırakarak zorunlu bir değişikliğe gitmek zorunda kaldı. Başakşehir’de bir başka hamle Piatek ile gelirken, buna Abdullah Avcı 76’ncı daikkada Trezeguet-Pepe değişikliğiyle karşılık verdi. Kafasına daha önce top çarpan ve başı dönen Umut Güneş’in yerini Kerem Şen’e bırakması, Edin Visca’nın yorulup, kenara alınıp Fountas’ın sahaya sürülmesi takımın hücum gücünü önemli oranda düşürdü. Kuşkusuz gole ihtiyacı olan Başakşehir daha atak oynarken, Trabzonspor kalesinde biraz daha fazla gözükmesine rağmen yine de pozisyon bulmakta zorlandılar. Bunda Bordo-Mavili ekibin kusursuz bir savunma kurgusuyla oynamasının rolü büyüktü.
Sonuçta Trabzonspor anasının sütü gibi hak ettiği turu atlamayı başardı. Takımda bir tek vasat oyuncu yoktu. Herkes başarılıydı ancak savunmada Denswil ve Mendy ikilisiyle, oyundan çıkana kadar Edin Visca, Umut Güneş ve Paul Onuachu zaferin kahramanlarıydı. Enis Bardhi de ilk kez bu kadar savaştı, ekili olmaya çalıştı ve takıma yeni yeni alışmaya başladığını gösterdi.
Ve Trabzonspor ruhuyla oynadığında rakiplerini hem ezebileceğini, hem yenebileceğini, hem de hedefine gidebileceğini bir kez daha gösterdi.