Deprem felaketinin Türkiye’de insanların tüm pozitif enerjisini adeta yuttuğu bir süreçte, insanımızın küçük de olsa bir tebessümüne sebep olacak etkinliklerin başındaydı futbol… Trabzonspor bu anlamda futbol topunun etrafında tüm Türkiye’yi bütünleştirdiği büyük anlamlar yüklenilen maçta FC Basel 1893’ü 1-0 mağlup ederek küçük de olsa insanları rahatlatmıştı. İşte bu maçın rövanşı bu kez İsviçre’deydi. Basel karşısında tur atamak, hele bunu bir zaferle perçinlemek hepimize acılarımızın bir anlık da olsa unutulmasında önemli rol oynayacaktı. Bu önemli maç öncesinde Teknik Direktör Abdullah Avcı’nın Bruno Peres ve Eren Elmalı’yı keserek yerlerine Larsen ile Marc Bartra’yı oynatması sürprizdi. Bu sürprizlerin 90 dakikaya nasıl yansıyacağı ise maç öncesinde merak konusuydu…
Maçın başlamasıyla birlikte Trabzonspor rakip kalede baskı kurdu. Belli ki ilk maçın avantajını korumaktan daha çok erken bir gol daha atarak rakibini teslim almayı planlıyordu. Zaten daha oyunun başında iki net pozisyon yakaladı ama bunları değerlendiremedi. Bordo-Mavili takım hiç beklemediği bir anda savunma arkasında verdiği boşluğu iyi değerlendiren Türk asıllı oyuncu Zeki Amdoini’nin golüyle şok yaşadı. Aslında bu dakikaya kadar kanatları iyi kullanan, orta alanda rakibine pas yapma şansı tanımayan Trabzonspor’du. Ama futbol bu, atamazsan yersin. Ayrıca futbolun anlık dalgınlık ya da hata kabul etmeyeceğini bir kez daha Basel gösterdi bize… AVCI’NIN MACERACILIĞININ NEDENİNİ ÇÖZMEK OLANAKSIZ Golden sonra da Bordo-Mavililer oyundan kopmadı ama ilk baştaki etkinliği azalmıştı. Bunda orta sahanın topları iyi kullanamamasının yanında sağ kanadın hiç işlememesi de önemli rol oynadı. Abdullah Avcı’yı anlamak olanaksız. Macera arama uzmanı adeta… Takımın kulübesinde Eren Elmalı var. Arif Boşluk da kadroda… Yani iki sol bek kenarda, Larsen’den sol bek yaratmaya çalışıyor. Larsen hücuma çıkarken kötü değildi ama bek olarak işini yapmakta zorlandı. Sağbek Larsen sol bek oynarken, bir başka sağbek Bruno Peres de varken, Marc Bartra’dan bir sağbek yaratma çabası da Avcı’nın maceracılığının bir başka boyutuydu. Doğucan Haspolat, ilk yarının büyük bölümünde Bartra’nın kademesindeydi yazık ki…
Her şeye rağmen Bordo-Mavili ekip, beraberlik şansını yakaladı. Ancak hareketli toplara çok iyi vuran Bakasetas ne yazık ki penaltılardaki riskli vuruşlarından birini gerçekleştirince takımın gardını düşüren isim oldu. Bordo-Mavili takımın, rakibin duran toplarındaki yetersizliği de ilk yarının önemli ayrıntısıydı. İki duran topta, iki mutlak pozisyon gördü kalesinde ama şans Trabzonspor’dan yanaydı. Birinde Zeqiri’nin kafasında Uğurcan başarılı, diğerinde ise Zeki Andouni’nin kafa vuruşunun auta çıkması şanstı. Sonuçta aslında Bordo-Mavili ekip, hiç de hak etmediği skorla ilk yarıyı kapattı… BU KADAR BECERİKSİZLİK OLAMAZ! Abdullah Avcı ikinci yarının başında Vitor Hugo’yu kenara alıp, Bruno Peres’i sahaya sürerek macera arayışının ilkinden vazgeçtiğini gösterdi. Bartra stoperde Denswil ile birlikte oynarken, Peres de sağbek olarak görev yaptı. Bu yarıya da atak, etkili başlayan Trabzonspor’du. Henüz bu ilk dakikalarda Gomez’in kaleci tarafından düşürülmesine penaltı kararı veren hakem VAR tarafından çağrılınca beraberlik umudu ilerleyen dakikalara kalmıştı. Rakip Basel, oyunun bütününe baktığımızda ve acemilikleriyle Süper Lig seviyesinde bir ekip bile değildi. Böyle bir takım karşısında üstün oynamak bir yana farklı kazanmak gerekirdi. Zaten Bordo-Mavili ekip yüklendikçe yükleniyordu. Belki de bu sezonki en fazla gol girişiminde bulunduğu maçı oynadı. Ancak Trezeguet’in oyun görüşündeki ve final vuruşlarındaki yetersizlikleri beraberliği, hatta öne geçme şansını kaybetmesine neden oldu.
Avcı, 60’ncı dakikada Siopis’in yerine Umut Bozok’u, daha sonra da Doğucan’ın yerine Yusuf Yazıcı’yı alarak artık savunma güvenliğini, orta saha mücadele üstünlüğünü tümüyle terk edip, riskleri almayı tercih etti. Maçın 61’nci dakikasında Denswil’in golünün de VAR aracılığıyla ve ofsayt gerekçesiyle sayılmaması adeta Trabzonspor’un eleneceğine dönük düşüncelerin pekişmesine neden oldu. Umut Bozok’un bomboş ve kaleciyle karşı karşıya kafa vuruşunun auta gidişi, ‘Bu nasıl gol kralı oldu?” sorusuna neden oldu. Zaten bu kaçan pozisyon kırılma anıydı. Çünkü ardından rakip takım ikinci yarıdaki tek atağında Zeqiri aracılığıyla ikinci golünü buldu. Bu golde çizgideki Larsen’in paniği affedilmezdi. İkinci golden sonra Trabzonspor tüm hatlarıyla yüklendi, rakip ise direndi. Bu arada da çok pozisyon bulundu, hatta Umut bir de gol attı ama bu da ofsayta takıldı. Sonuçta Trabzonspor, aslında kendisinden çok zayıf ve farklı kazanması gerektiği bir rakip karşısında ilk maçtaki avantajını koruyamadı ve Avrupa’ya veda etmekten kurtulamadı.
Maçın hakemi ise birkaç sarı kartlık pozisyonda Basel’i oyunculara kıyak geçmesi dışında olumlu bir maç yönetti.
Maçın başlamasıyla birlikte Trabzonspor rakip kalede baskı kurdu. Belli ki ilk maçın avantajını korumaktan daha çok erken bir gol daha atarak rakibini teslim almayı planlıyordu. Zaten daha oyunun başında iki net pozisyon yakaladı ama bunları değerlendiremedi. Bordo-Mavili takım hiç beklemediği bir anda savunma arkasında verdiği boşluğu iyi değerlendiren Türk asıllı oyuncu Zeki Amdoini’nin golüyle şok yaşadı. Aslında bu dakikaya kadar kanatları iyi kullanan, orta alanda rakibine pas yapma şansı tanımayan Trabzonspor’du. Ama futbol bu, atamazsan yersin. Ayrıca futbolun anlık dalgınlık ya da hata kabul etmeyeceğini bir kez daha Basel gösterdi bize… AVCI’NIN MACERACILIĞININ NEDENİNİ ÇÖZMEK OLANAKSIZ Golden sonra da Bordo-Mavililer oyundan kopmadı ama ilk baştaki etkinliği azalmıştı. Bunda orta sahanın topları iyi kullanamamasının yanında sağ kanadın hiç işlememesi de önemli rol oynadı. Abdullah Avcı’yı anlamak olanaksız. Macera arama uzmanı adeta… Takımın kulübesinde Eren Elmalı var. Arif Boşluk da kadroda… Yani iki sol bek kenarda, Larsen’den sol bek yaratmaya çalışıyor. Larsen hücuma çıkarken kötü değildi ama bek olarak işini yapmakta zorlandı. Sağbek Larsen sol bek oynarken, bir başka sağbek Bruno Peres de varken, Marc Bartra’dan bir sağbek yaratma çabası da Avcı’nın maceracılığının bir başka boyutuydu. Doğucan Haspolat, ilk yarının büyük bölümünde Bartra’nın kademesindeydi yazık ki…
Her şeye rağmen Bordo-Mavili ekip, beraberlik şansını yakaladı. Ancak hareketli toplara çok iyi vuran Bakasetas ne yazık ki penaltılardaki riskli vuruşlarından birini gerçekleştirince takımın gardını düşüren isim oldu. Bordo-Mavili takımın, rakibin duran toplarındaki yetersizliği de ilk yarının önemli ayrıntısıydı. İki duran topta, iki mutlak pozisyon gördü kalesinde ama şans Trabzonspor’dan yanaydı. Birinde Zeqiri’nin kafasında Uğurcan başarılı, diğerinde ise Zeki Andouni’nin kafa vuruşunun auta çıkması şanstı. Sonuçta aslında Bordo-Mavili ekip, hiç de hak etmediği skorla ilk yarıyı kapattı… BU KADAR BECERİKSİZLİK OLAMAZ! Abdullah Avcı ikinci yarının başında Vitor Hugo’yu kenara alıp, Bruno Peres’i sahaya sürerek macera arayışının ilkinden vazgeçtiğini gösterdi. Bartra stoperde Denswil ile birlikte oynarken, Peres de sağbek olarak görev yaptı. Bu yarıya da atak, etkili başlayan Trabzonspor’du. Henüz bu ilk dakikalarda Gomez’in kaleci tarafından düşürülmesine penaltı kararı veren hakem VAR tarafından çağrılınca beraberlik umudu ilerleyen dakikalara kalmıştı. Rakip Basel, oyunun bütününe baktığımızda ve acemilikleriyle Süper Lig seviyesinde bir ekip bile değildi. Böyle bir takım karşısında üstün oynamak bir yana farklı kazanmak gerekirdi. Zaten Bordo-Mavili ekip yüklendikçe yükleniyordu. Belki de bu sezonki en fazla gol girişiminde bulunduğu maçı oynadı. Ancak Trezeguet’in oyun görüşündeki ve final vuruşlarındaki yetersizlikleri beraberliği, hatta öne geçme şansını kaybetmesine neden oldu.
Avcı, 60’ncı dakikada Siopis’in yerine Umut Bozok’u, daha sonra da Doğucan’ın yerine Yusuf Yazıcı’yı alarak artık savunma güvenliğini, orta saha mücadele üstünlüğünü tümüyle terk edip, riskleri almayı tercih etti. Maçın 61’nci dakikasında Denswil’in golünün de VAR aracılığıyla ve ofsayt gerekçesiyle sayılmaması adeta Trabzonspor’un eleneceğine dönük düşüncelerin pekişmesine neden oldu. Umut Bozok’un bomboş ve kaleciyle karşı karşıya kafa vuruşunun auta gidişi, ‘Bu nasıl gol kralı oldu?” sorusuna neden oldu. Zaten bu kaçan pozisyon kırılma anıydı. Çünkü ardından rakip takım ikinci yarıdaki tek atağında Zeqiri aracılığıyla ikinci golünü buldu. Bu golde çizgideki Larsen’in paniği affedilmezdi. İkinci golden sonra Trabzonspor tüm hatlarıyla yüklendi, rakip ise direndi. Bu arada da çok pozisyon bulundu, hatta Umut bir de gol attı ama bu da ofsayta takıldı. Sonuçta Trabzonspor, aslında kendisinden çok zayıf ve farklı kazanması gerektiği bir rakip karşısında ilk maçtaki avantajını koruyamadı ve Avrupa’ya veda etmekten kurtulamadı.
Maçın hakemi ise birkaç sarı kartlık pozisyonda Basel’i oyunculara kıyak geçmesi dışında olumlu bir maç yönetti.
Başta kulüp yönetimi olmak üzere bu hoca ile sözleşmenin 3 yıl daha uzatılması,A.Avcı’nın arkasındaki en büyük destektir..Hocanın arkasında durmaya ve hoca ile yürümeye (gitmeye)devam edip en kısa zamanda olağanüstü bir genel kurula gidilmesi gerekir.Şampiyonluğun diyetini bu yönetime ve hocaya ödediğimizi zannediyorum.Bugünden itibaren gecikecek her karar Trabzonspor’umuzu içinden çıkılmaz handikapları beraberinde getirecektir..Bütün hedefler bir bir eriyip gitti sorumluları bir türlü gidemedi. * Hocadan bir isteğim var nereye gideceksen şu manevi evladını da (Trezeguet) beraberinde götür..