Abdullah Avcı, kupada finale yükseldikten sonra “Ahmet Suat Özyazıcı hocamız tüm kupaları kazanmıştı. Ben de onun başarısına ortak olmak istiyorum” demiş... Güzel eylemiş!
Avcı, bunun gibi “kasket” mevzusunu da iyi kullandı... İşin içeriğinden çok şovuna kaçtı... Ekibi belli ki onu böyle yönlendirdi.. Aslında hoş bir anma olarak tuttu da... Ancak alışkanlık emareleri gösterince bir konunun altını çizmekte fayda görüyoruz...
Hoca’nın en büyük yanılgısı Ahmet Suat Özyazıcı ile Özkan Sümer’i sadece bir şekil olarak algılaması ve o şekilde yorumlaması...
Oysa Ahmet Suat bir yaşam biçimidir, Özkan Sümer ise felsefe... Her ikisi de kuru kuruya, içi doldurulmamış söylemlerle “devrimin mimarı” olmamışlardır... Aksine peşi sıra tezatlıklarının uyumuyla süreklilik sağlamışlardır.
Mesela Ahmet Suat’a “transfer” dendiği zaman “bana iki Hasan (Hasan Şengün – Hasan Vezir), bi basan (İsmail Hakkı Yılmaz) yeter” diyebiliyordu.
Onlar takımı şampiyon yaparlar, para edecek bir ya da iki oyuncuyu satarlar, yerine isimsiz adamları getirip onları da kendi tarzlarıyla yıldıza dönüştürürlerdi. Çark böyle kurulmuştu ve saat gibi işliyordu... O dönemdeki 6 şampiyonluk bu yöntemle gelmişti...
Ahmet Suat ile Özkan hocaların 74-84 aralığında yaptıklarını bugün UEFA kriter diye Avrupa futboluna dayatıyor... Kime ne anlatıyorsunuz?
***
Peki siz ne yapıyorsunuz?
Şampiyon kadroyu dağıtıp 13 transfer getiriyorsunuz.. Ondan beridir durdurabilene aşkolsun...
Bu mu Ahmet Suat Özyazıcı’ya, Özkan Sümer’e benzemek? Hadi canım siz de!.. Güldürmeyin bizi... Kimi kandırdığınızı zannediyorsunuz?
Boş demogojilerle ancak 20 yaşındaki çocukları, bir de yanınızdaki aymazları oyalarsınız... Bizim boş laflara karnımız tok...
Yaptıklarınız, yapacaklarınızın teminatıdır... Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz!...
Kalın sağlıcakla!..