Bölgemizde yaz aylarının başlamasıyla, gurbetçiler akraba ve memleket hasretini dindirmek, biraz da hoşça vakit geçirmek için, tatil tercihi konusunda hiç tereddüt etmeden başka bir bölge değil de ille de MEMLEKETİM derler.
Bu vesileyle özellikle yerel yönetimler gurbetçiler güzel vakit geçirsinler,
eğlensinler, dinlensinler, stres atsınlar, kafaları rahat olarak sılalarına geri dönsünler diye FESTİVAL adı altında PANAYIR gibi şenlikler düzenlerler.
Bu etkinliklerde kültür yoktur, sanat yoktur, tarih yoktur, söyleşi yoktur, kısacası yok oğlu yoktur...
Geçtiğimiz günlerde Ankara'da, Trabzon günleri düzenlenmişti.
Aynı zihniyet içerisinde, yapılış amacından çok uzak olarak bir PANAYIR gerçekleşmişti.
Bir işi ehlinden, liyakatından uzak kişilere teslim ederseniz, yüzünüze gözünüze bulaştırırsınız, üstüne bir de rezil rüsva olursunuz.
***
Bu işin mucidi Bilgin Aygün'ü çeşitli ayak oyunlarıyla devre dışı bırakarak kendinize bir menfaat sahası oluşturacaksınız.
Bilgin Aygün gibi kırk ülkenin üzerinde(nerdeyse dünyanın yarısında) binin üzerinde fuar organizasyonu yapmış birisini olayın dışında bırakacaksınız, ondan sonra da ortaya çıkan işten bir başarı bekleyeceksiniz öyle mi? Hadi oradan...
***
Trabzon bir medeniyet şehridir.
Trabzon bir sanat şehridir.
Trabzon bir turizm şehridir.
Trabzon bir spor şehridir.
Trabzon bir kültür sanat şehridir.
2005 yılında Sayın Faruk Özak Bey'in, büyük gayretleri ve emeklerinin öncülüğünde "fuarlara fısıldayan adam" Bilgin Aygün Bey'in organizasyonuyla şehrimiz Türkiye'ye örnek olarak başlamıştı. (Daha sonra bir çok ilde de yapmıştı.)
Başlangıç niyeti amacına uygun bir şekilde devam etti.
Ne vardı o zaman fuarlarda:
Kültür, sanat, resim sergisi, yazar ve sanatçılarla söyleşiler, kitap tanıtımları, tiyatro ve konserlerle de muhteşem bir final yapılıyordu. Bu etkinlikler sayesinde buram buram gerçek bir TRABZON kokusu alınabiliyordu.
Ya şimdi?
***
Hastasıyız iyi giden işlere çomak sokmaya.
Haliyle bunu da batırmayı hemen becerdik.
Malum durum...
Siyasetin o acımasız yüzü devreye girdi.
Kendinize güveniniz yoksa, biraz haset, biraz da ufkunuz, misyonunuz yoksa, ilk iş olarak iyi olan şeyleri yok ederek, emsal durumun ortadan kalkmasıyla kendinize bir çapsız bir saha yaratırsınız.
Ondan sonra da şehri küçültür, berbat organizasyonlarla kendinizi de mahçup duruma düşürürsünüz.
***
Artık bu işin bu şekilde gitmesine bir dur deme zamanı gelmiştir de geçiyor.
Trabzon Büyükşehir Belediyesi bu konuya ivedilikle el atıp, organizasyonu Trabzon'a taşımalı.
(Gurbetçilerimizin böyle memleket havasına ihtiyacı varsa Ankara'nın yayla havasında çok yerleri var.
Kemençesiyle, horonuyla, kuymağıyla hasretlerini burada dindirebilirler.)
Sorsanız Trabzon tanıtım günleri.
Neyle nereyi tanıtıyorsunuz?Tereyağlar Konya'nın, peynirlerin üzerinde her türlü ili bulabilirsiniz, Akçaabat adı altındaki köftelerden kimsenin haberi yok.
Fahiş fiyatları da pas geçmeyelim.
Kültür, sanat ise hak getire.
Oysa ilk çıkış düşüncesiyle, güçlü bir organizasyonla, bu işi Trabzon'da yapsanız, şehirden bir şeyler çıkmaz hem de şehrin itibarı ayaklar altına alınmamış olur.
Bir haftalık bir organizasyon takvimi yaparsınız.
Kadıralak'ın eşsiz çiçeklerinden, Uzungöl'ün muhteşem büyüsünden, Vakfıkebir ekmeğinden, Sürmene'nin pidesinden, bıçağından, Akçaabat'ın köftesinden, Beşikdüzü'nün denizinden, Maçka'nın Meryem Ana Manastırı'ndan, Sis Dağı'nın zirvesinden, Çal Mağarası'nın gizeminden alırsınız, söyleşiden, tiyatrodan, kısa belgeselerden, şiirlerden çıkarsınız.
Resim, fotoğraf dergilerinden, kitaplardan, sayamayacağımız bir sürü etkinlikleri ortaya serpiştirerek gerçek TRABZON günlerini yapsak nasıl olur?
Bırakın moloz Moloz'da kalsın.