Neoliberalizm nedir diye sormak yerine neolibarilizm nerede bulunur diye sormak daha evladır. Hayatımızdaki yeri nerede başlar diye sorgulamaya başladığımızda eminim ki bakış acımız değişecektir. Şimdi o meşhur hikâye ile başlayalım. La Fontaine'nin ünlü Karınca ile ağustos böceğinin hikayesini hemen hemen hepimiz biliriz. Çalışkan karınca aylak Ağustos böceğine ders veriyor. Peki bu hikâyede sadece mutlu olmak için çabalayan ağustos böceğinin neden kötü karaktere dönüştüğünü hiç düşündünüz mü? Çalışmadığı ve hazır yemeyi seven ağustosa böceği neden birikim yapmaz?
Yapılan araştırmalara göre Ağustos böceği ağustos ayından sonra hayatta kalmıyor. Yani kış için yiyecek biriktirmesinin bir anlamı yok. Kendinize sorun bakalım kaç bahar görecek ve ne kadar bir ömür için çabalayacaksınız?
İste tam bu noktada ‘görünmeyen el’ olan neolibralizm sizi avlıyor. Yaşamın telaşı ya da ihtiyaçlarınızdan fazlasını isteme eyleminize girmenizi sağlıyor. Bunun içinde sürekli çalışmanız hissi belleğinizde ön koşulsuz oluşturuyor. Oysa ki yaşamın temelinde ki felsefeye bakarsak;
‘İhtiyaçlar değil, arzular sınırsızdır’
Bu konuya Friedrich Hegel gibi düşünürsek ‘gelenek insanlara anlamlı bir hayat sunar, modernite ise özgürlükler sunar’ diye söyler. Sınırı belirlenemeyen bir özgürlük içerişinde ihtiyaçlar değil arzular konuşulur. Özgür olduğumuzu düşünmek ile öyle olduğumuz hissine kapılmak aynı değildir. Karıncalar gibi sürekli hareket halinde ve üretime dahil edilmiş olmak hayatımızın sadece çalışmaktan ibaret olmadığını bize unutturuyor. Pahalı, lüks kavramlarıyla arzularımıza ulaşılabilir algısı yaratılırken, ihtiyaçların giderilmesi için sınırlı zamanımızı tüketiliyoruz. Çalıştığınız kurumun bu konuda size nasıl baktığı görmek istiyorsanız idari işler katına çıkın ve personel ile ilgili odanın önüne gidin. Tabelada yaldızlı harflerle İnsan Kaynakları yazdığını göreceksiniz. Eskiden personel işlemleri olan bu odanın adının zaman içinde insanı bir kaynak gibi gören bir hale gelmesini nasıl açıklayabiliriz başka. Kendinize aynada bir bakın bakalım bir pile benziyor musunuz? Sizi dijital bir makinaya dönüştüren bu sistem içerisinde ağustos böceğinin işe yaramaz olduğuna inandırılmanız, karıca olduğunuza ikna edilmeniz ile eşdeğerdir.
Belleğiniz sizi karınca gibi kabullense de bilgi ve bilinç arasındaki veri akışınız bunu değiştirmenizi bekliyor. Kendinize sadece şu soruyu sorun;
‘Benim bu hayatta ki amacım nedir?’
Siz başarı odaklı bir makine değilsiniz. Bir karınca değilsiniz. Bu hikâyede Ağustos böceğinin mutluluğuna ulaşmak mümkündür.
Farkındalık…
İhtiyaçlarınızı bir pencere olarak, Arzularınızı bir ayna olarak düşünün. Aynada kendinizi eksik hissettirecek o kadar çok ‘neden bende yok ki?’ sorusunu ararsınız ki sınırlı ihtiyaçlarınız ile içinde bulunduğunuz toplum ile paylaşım yetinizi kaybedersiniz. Kapalı bir pencerede sadece kendinizi seyretmek sizi ne kadar varlıklı kılar? Sahi varlıklı olmak nedir?
Varlıklı olmak ne demektir?
Varlıklı olmak neye sahip olduğunu bilmektir. Kıymet, sahip olduklarınıza biçtiğiniz değer değildir. Biraz durun, oturun, arkanıza yaslanın, düşünün…
Para ile ev alabilirsiniz. Peki bu sizi bir yuva sahibi yapar mı?
Para ile yemek alabilirsiniz. Peki bu sizi iştah sahibi yapar mı?
Para ile saat alabilirsiniz. Peki bu sizi daha fazla zaman sahibi yapar mı?
Para ile yatak alabilirsiniz. Peki bu sizi iyi bir uykunun sahibi yapar mı?
Para ile doktor alabilirsiniz. Peki bu sizi sağlıklı bir insan yapar mı?
Para ile kendinizi sigortalayabilirsiniz. Peki bu sizi güvende yapar mı?
Yukarıdaki soruların cevaplarını kendinize saklayın. Ama şunu düşünmeden geçmeyin ‘peki’ kelimesinden sonraki her talebiniz kıymet içerir. ‘Peki’ kelimesinden önceki bütün talepleriniz maddi olanaklarınıza göre şekillenir.
‘Para her şey değildir ama şüphesiz her şeyi etkiler’
Para hayatımızda birçok konuyu etkiler ama sahip olamaz. Para ile her şeyi elde ettiğini düşünen insanlar nereye gittiğini bilmeyen insanlardır. Nereye gittiğinizi bilmiyorsanız hangi yoldan gittiğinizin ne önemi var? Amaçlarınız sizi yolu gösterir elinizde olan araçlar yani para bu yolda size sadece yardımcı olur. Hayatlarımızı etkileyen değerler(para) bir aracının sahibi olamayacak kadar kıymetlidir.