İfade özgürlüğü diye bir şey yoktur. Özgür ifade ortamı vardır. İfade özgürlüğü karşındakinin dünyası ile sınırlıdır. İfadenin yasalarla tedbir altına alınması sizi sadece mahkemeler karşısında korur. Ya inovasyon aşamasında ifadeyi kanunlar karşısında nasıl koruyabiliriz?
Paradigma nedir?
Thomas Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı kitabıyla ‘başka’ bir bilimsel etkinlik yapısına işaret eder. Kuhn öncesindeki geleneksel görüş bize şunu söylüyordu: “Kesin ve doğru bilgi tektir ve buna yaklaşmak için izlenmesi gereken yöntem ampirik bilimsel metottur”. Kuhn bu yaklaşım için ise bilim tarihinden birçok örnek verir. Öbür taraftan, bu görüşe karşıt olarak Kuhn, doğrular ve değer yargıları mutlak değildir, dönüştürülebilirler, dün için doğru olan bugün için olmayabilir der. Kuhn, bilimdeki devrimlerle toplumlardaki devrimler arasında bir benzerlik kurar. Düşüncedeki devrim, özgür ifade ile gelişir ve yeni düşünceler toplum tarafından olumlu ya da olumsuz karşılanmasına bakılmaksızın toplumlar devrim yaratır. Genişleyen ifade özgürlüğü inovasyon etkisiyle bir paradigma oluşturur. Paradigmalar doğruluk ve gerçekliğin doğasına ilişkin varsayımları araştırılabilecek nitelikteki soruları ortaya koyar ve bunların nasıl yapılacağına ilişkin bir felsefi yaşam ekosistemi oluşturur.
İnovasyon ve Yaratıcı Yaşam…
Yaratıcılık, genellikle mevcudun üstüne hiç bilinmeyen bir şeyi yerleştirmektir. Yani hiçlik üstüne değil, temel üzerine yerleştirilmiş değerlerdir. Tıpkı yeterliliklerimizin üstüne inşa edilmiş özgüven duygumuz gibidir. Temel sağlam değilse yaratıcılık kendini tekrara sürükleyerek sıradanlaşır. Burada insanın temellerindeki bilginin doğruluğu ya da yanlış olduğunun bir önemi yoktur. Çünkü gelişim aşamasındaki birey yaratıcılığın sınırlarına ulaşması için elindeki veriler ile ürettiklerini yanlışlıma ile ileriye taşımaya çalışır. Bu bireyin elindeki verilerle neleri yapabileceğini ifade etmesiyle başlar. İnsan elindeki bilgilerin doğruluğuna inandığı anda sorgulamak yerine ezberlemeyi, tekrar etmeyi tercih eder. İnsan, tarih boyunca adaptasyon ve inovasyonu iyi yönettiği için türünü bu zamana kadar yaşatmayı başarmıştır. Gelişim, yaratıcılık ya da yenilik yanlışlıma ile sorduğu sorular ile arayışın ve keşfetmek üzerine ilerledi. Özgürlük ve ifa bir araya gelirse gelişim başlar. Sorgulayıcı ifa eylemleri harekete geçirir. Topluma aykırı olsa bile bunu denemekten vazgeçmeyen birey ilk adımı atmış olur.
Bu doğru mu dur? Bu doğru değildir? Bu böyle olabilir mi? Sorularıyla ‘tespit- arayış- keşif- özgür düşünce’…
Sorunu tespit edemediğiniz hiçbir engele, doğru soruyu soramazsınız. Sorular cevapları çağıracaktır. Burada temel konu hayatınızı yaşarken kendi doğrularınız kabullenmek değil bu doğruları ne denli yargılayabildiğinizdir. Kendinize yönettiğiniz bu sorular sizi fikir sahibi yapacaktır. Düşünce dışa vurum halinde gelişim ve özgür alan ile toplumları etkileyecek silahlara dönüşür.
Daha iyisini yapmak zorunda değilsiniz, ama daha ileriye taşımak zorundasınız. Var olanı daha iyi hale getirebilmek de özgür düşünce alanı içerisindedir.
İnovasyon hareketliliği nasıl başlar; bilgi akışını sürekli hale getir, eleştirisel bakış acını genişlet (ne kadar sorgularsan o kadar öğreneceksin), özgürlük alanını başkalarının fikirleriyle doldurma (başkasının doğruları senin ezberin olmaktan öteye geçemez), kazanılmış özgüven duygusu (öğrenilmiş değil kazanılmış özyeterlilik)
Neden gelişmekte geri kalıyoruz?
Sadece kazanan insanları takip edersek, her zaman kaybeden tarafta olacağız. Düşünmenin sadece kazanç veya kayıp seçimlerinden ibaret olmadığını anlamalıyız. Yaşamın çok seçenekleri yönleri ile düşüncenin sınırsız verilerle süslendiğini düşünürsek gelişimin sonsuz olduğunu görürüz. Özgür ifade bu olasılıkları ne kadar deneme hakkınız olduğunu, inovasyon ise bu olasılıkların sonuçlarından ne kadar faydalanma hakkınız olduğunu bize gösterir.