Sorumluluktan sıyrılmanın ya da amiyane tabirle “kıvırtmanın” meğerse bilinmeyen ne de çok türü varmış! Gün geçmiyor ki bir yenisini yüzleşmeyelim!
En tepedekinden en alttakine ayrımsız herkes, bıraktık öyle büyük meseleleri, küçücük gündelik hesaplar uğruna, çoğu kez de sorumluluktan sıyrılmak adına bin bir kılığa bürünüyor. Canı yanan hıncını canını yakandan değil de canını yakabileceğinden çıkartıyor. Hiç kimse verdiği zararın sorumluluğunu üstlenmiyor. Hatta bir gün “bumerang” misali dönüp kendisine zarar verebileceğine bile inanmıyor.
Sanırsın kusursuzluk abidesi mübarekler!.. Ve bu kusursuzluk iddiasıyla tahkim ettikleri zindanlarının dışarıya bakan tek penceresi var. Oradan sadece görmeleri istendiği kadarını görüyorlar, gördüklerine inanıyorlar, dışarısının tekinsizliğine karşı içeride buldukları hiçbir dünyevi sorumlulukla kirlenmemiş bir fantezi yaşıyorlar. Orada kusursuzlar, hep haklılar, hep önemliler, hep en iyiler.
Ego bünyede öylesine tavan yapmıştır ki bencillik tanımı hafif kalır, benmerkezcilik ise yetmez. Böyle bir fantastik dünya olsa olsa tekbencidir. Bu tekbenci dünyanın tek sakini, başkalarının kendisi için etrafta olduğu zannına saplanmıştır. Acı onun acısıdır, aşk onun aşkı olduğunda anlamlıdır. En güzel sözü o söyler, hayatın sırrına o ermiştir. Hem zaten onun dünyası dışında başkaca dünya da yoktur. O halde yalnızca onun başına gelen deneyimdir, başkalarınınki kimim umurunda? Ahlak açısından salt kendi yaşam savını tanımlayıp, kendi ben’ini yaşamın ve gerçekliğin merkezine taşır. Doğru onun konumlanışıdır. Hakikat onun dünyasında karşılık bulursa hakikat olur!
Başkalarına karşı sorumluluk mu dediniz? Sorumluluk gibi rahatsızlık veren bir duyguyla onun işi olmaz ama zinhar ona karşı sorumsuzluk hissetmesi halinde öfkesi büyüktür. Tekbenci-Narsist başkalarıyla bağ kuramaz, onun dünyası toplumsallığa kapalıdır. En ilkel formunda bile toplumsallık iki insan arasında bir bağ gerektirir. Ancak herkesin kendisine benzemesini isteyen tekbenci için başkaları tekinsizdir. Korku, tekbenci için tek gerçek duygudur, başkalarına yönelen nefretin, hıncın kaynağıdır.
Kuşkusuz ki korkunun ecele faydası yoktur, kırılgan fantezi dünyasında tutsak tekbenci, korktuğu başına gelendir hep. Mağdurdur, aldatılmıştır, acı çeker, kırılgandır. Üzüntüsü gerçektir, geceleri bir türlü uyku tutmaz onu. Sürekli tartar, hep kırılacak bir şeyler arar. Kırılganlığını gözünüze sokar. Övülmek, önemsenmek, kendince haklılığına onay ister. Ben ile başlayan cümleleri, istisnasız ben ile biter.
Tekbenci- narsist ile uzlaşılamaz, tartışılamaz. O öğrenme engellidir. Dayanışmayı bilmez, ahlak ilkelerini geliştiremez. En ilkeli, en ahlaklı gibi göründüğüne bakmayın, kendi dünyasının gerçekliğine uymayan, çıkarlarına ters düşen her hangi bir olay ya da olgu karşısında ne ilke kalır, ne etik. Narsist bünye kibirlidir, çıkarcıdır ve hata yaptığını asla düşünmediği için lügatinde özür dilemek yoktur. Onlar için sadece övgü ve iltifat vardır. Kendilerini eleştiren insanları düşman ilan ederler.
Salt devletin yüceleriyle sınırlı değil, her yerdedirler. Biz “du bakali” deyip izledikce!... En özel yerlerde ve mevkilerde, gittikçe artan sayılarıyla takiyye yapıp eğleniyorlar!
Çok hüzün verici…
Sevgiyle dostlukla.