Sanırsınız babasının çiftliğinden sığırtmaç kovalıyor.
“Giderlerse gitsinlerrr” Hani bıraksalar arkalarına teneke bile bağlayacak raddeye gelmiş, ruhsal, siyasal, yönetsel olarak tam bir dağılma hali!..
Ardından müstemleke valisi edasıyla “ Buralar boş kalmaz merak etmeyin” diyerek, aba altından sopa göstermek! Sizi bilmem ama bana sınır boylarını kevgire döndüren kaçaklar için, ucu açık bir davet gibi geliyor.
Öyle ki, bir yanda öz yurttaşına “ oy yoksa, hizmet yok- doğalgaz yok” imasıyla hak gaspında bulunurken, diğer yanda; Kamu yararı gözetilmeksizin birçok yerleşim bölgesini kapsayan tahsisli arazinin sığınmacılara devri için gerekli talimat vermekte bir beis görmeyen Arap seviciliği!
Peki, “ boş yapıp” gitmesi istenenler kim?
Atatürk’ün “ Beni Türk hekimlerine emanet edin” diye işaret ettiği. Bu ülkenin gözbebeği, en başarılı, en zeki çocukları… Ülkeyi bir baştan bir başa kuşatan karabasansı süreçte, her gün yeni bir karanlığa uyanmaktan etkilenip, hizmet ve bilim üretecekleri güvenli bir ortam arayış içine giren, belki de bu kötü gidişe “kelebek etkisi” yapabilecek olan ülkenin geleceği evlatlarımız.
“Moralleri bozuk. Gelecekten kaygılılar. Endişeliler. Korkuyorlar…
Çok yorulacaklarını. Üzüleceklerini. Uykusuz kalacaklarını…
Başkalarının çocuklarını iyileştirmeye çalışırken kendi çocuklarının büyümelerini kaçıracaklarını…
Hayatlarının, acillerden, nöbetlerden, ameliyatlardan koparabildikleri anlardan ibaret olacağını… Bu denli çalışmayla hangi işi yapsalar daha fazla kazanacaklarının da farkındalar.
Bunlar korkutmuyor onları…
Onlar, oy kaygısıyla ülkenin her yerinde açılmış, çoğunun alt yapısı ve hocası olmayan125 tıp fakültesinde; Her yıl artan öğrenci sayısı nedeniyle, değil hastayı muayene edebilmek, hastayı görmenin bile zor olduğu 40 kişilik vizite koşullarında kendilerini iyi yetiştirememekten endişeliler…
Onlara bir hastaya en az 20 dakika ayırmaları gerektiğini öğretildi…
Ablalarının, abilerinin; hükümetin emriyle 5 dakika ayırmak zorunda kaldıklarını gördükleri için endişeliler.
Altı yıl fakülte, iki yıl zorunlu hizmet, beş yıl uzmanlık, iki yıl daha zorunlu hizmet yapıp, nihayet hayatım düzene girecek derken siyasi erkin kendilerinden intikam alırmış gibi davranacağını, eş durumu gözetmeden oradan oraya tayin edeceğini…
Her aklına esenin şikayetinde soruşturulacaklarını, ceza alacaklarını bildikleri, gördükleri, için endişeliler.
Ranta ve performansa dayalı bu popülist sistemin halkımızın sağlığını uçuruma sürüklediğini görüyorlar.
Çok acil önlem alınmazsa enkazın altında hep birlikte kalacağımızı hissediyorlar.
Hekimi hastasıyla karşı karşıya getiren bu ucube sistemde dövülüyorlar, öldürülüyorlar, dayanamayıp intihar ediyorlar…
Direnmelerini sağlayan bir tek şey kaldı…
Halkımızın, ülkenin içinde bulunduğu ve insanların sağlığını tehlikeye atan bu sistemin farkına varacağı ve hekiminin yanında yer alacağını düşünüyorlar…
Onlar da bırakıp giderse yıkılırız. Yanlarında yer alalım.(*)
Mesela yarın sabah polikliniğe gittiğinizde; Günaydın doktor bey, günaydın doktor hanım İyi ki varsınız, merak etmeyin yanınızdayız deyip gülümseyin. Biliyorum bunu yapabilirsiniz.
Bugün siz bir kanat çırparsanız. Belki onun yarattığı sinerji ülkemiz üzerindeki kara bulutların dağılmasını olanaklı kılabilir.
Umuyor ve diliyorum.
(*) Alıntı