Uzunca bir aranın ve yıldızlara uğurladığımız sevgili bir dostun vedasının ardından yeniden sizlerle buluşmanın hüzünlü duygusallığı içinde merhaba…
Eylül… Sonbaharın giriş kapısı. Doyumsuz Karadeniz yaylalarının ziyaretçilerini ağırlamaya “vargit” çiçekleriyle uğurladığı ay.
Elde ne kalmışsa, ekinler biçilip, bağlar bozuluyor! Ve yaşam olanca devinimiyle sürüp gidiyor.
Mevsimler doğanın ve yaşamın tarafsız döngüsünü anımsatıyor algılama yetisini yitirmemiş yüreklere sessiz ve sitemsiz!
Hep güzellikler olsa keşke. Kin ve düşmanlık ötelense, salt vedalaşmalarda değil, tüm süreçlerde insanlar dostça kucaklaşabilse.
Kuşkusuz salt enflasyon, yokluk ve yoksulluk değil, acılarda olanca yoğunluğuyla büyüyor, değişiyor. Unutulmuş eski eylüllere götürüyor insanı… Yine Eylül ve yine biz çoşkun yürekli bir Cumhuriyet savaşımcısını, bir değerli yol arkadaşını sonsuzluğa uğurluyoruz.
61 yaşının baharında uçmağa varan 25-26 dönen CHP. Trabzon Milletvekili sevgili Haluk Pekşen’den söz ediyorum. Ailesine, büyük ailemize ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Anısına sevgi, saygı…
Doğruyu söyleyenin dokuz köyden kovulduğu bir coğrafyada, doğru söyleyip Erdemli duruş sergilemenin cezaya yargılı durumu ! Olanca yakıcılığıyla kendini güncelliyor halen.
Olsun, yine de biz; Başımız gözümüz üzre deyip. Dokuz köyden kovulsak da, onuncu köy arayışımızı, sol göğsümüzün altındaki cevher sönünceye değin sürdüreceğiz.
Ancak sanıldığı kadar kolay değildir onuncu köye ulaşmak. Onca yürek çilesini heybesinde taşır ve daha nicelerine hazırlıklı olmayı gerektirir!
Viktor Hugo; Yalan zeka işidir. Dürüstlük ise cesaret… der ve önerir;
“Eğer zekan yetmiyorsa, yalan söyleme ve cesaretini kullanıp cesur olmayı dene.”
Dürüst ve cesur olabilmenin üç koşulu vardır. Bilgi-Duygu ve Davranış. Örneğin, devlet malının YAĞMALANMASI ve kamunun zarara uğratılması durumuna kayıtsız kalmamak doğru bir davranıştır. Böylesi bir durumda SUÇLULUK hissedilmesi ise doğru bir duygudur.
Ancak, Bilgi-Davranış ve Duygu her zaman uyum içinde olmayabilir. Ama yine de son erimde, doğruluğun temel içeriğindeki bu değişmez üç olgunun birlikteliği kendini hissettirecektir.
Bir inat uğruna tarihinin en büyük ekonomik buhranıyla karşı karşıya kalan ülkemizde, aynı gemideyiz söylemine gerekcelenip; felaket anında kurtarma filikalarını lüks kamaradakilere tesis edip, ambardakilere azgın dalgalara karşı yüzmeyi önerenler! Kuşkusuz ki YALAN şalına sarılıp devlet katında ikilik yaratmaktadırlar.
Yaşadıklarımız asla doğal olmayıp, ideolojik bir tercihin sonucudur.
Yönetim bürokrasisi, sermaye ve onları ürettiği görgüsüz burjuvazi bu açmazın gönüllü sorumlularıdır.
Özetle; Türkiye üst üste gelen ekonomik açmazlardan;
Acımasız vergi sisteminden en çok nasibini alan, çoğu işsiz, evine ekmek getirmeye çalışan dar gelirliler üzerine yeni vergiler salmak yerine, bizzat kendi bünyesinde yapacağı yersiz harcamalardaki tasarruflarda aramalıdır.
Denilebilir ki duymak istemeyenden daha sağırı, görmek istemeyenden daha görme engellisi olmaz!
Olay ve olguları görmenin ve duymanın ilk ve değişmez koşulu, Duyarlılık ve Öngörüdür.
Sevgi ve saygıyla…
Canım abim kalemine sağlık.Kolaylıklar diliyorum.❤️
Abisinin canı çok teşekkürler.
Sinan Bey yüregine eline sağlık
Layık olabilmek umuduyla dost.
Sinan abi hayırlı olsun başarılar dilerim her gün okuycam gerçekleri...
Güzel dileklerin için teşekkürler Selçuk can.