Kurgulanmış bir düşman motifi üzerinden varlığını sürdürüp, sürekli şiddet dilini kullanmak, ama hakaret edip dışladıklarından saygı beklemek!
Kişisel düzlemde kendine güvensizliğin ürünü, depresif bir ruh halidir.
İşaret etmeye çalıştığım, günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız insan manzaralarından sadece bir kesit olsa da!
Benzeri davranış bozuklukları toplumu yönetme iddiası taşıyan ve konumları itibariyle toplumun önünde olan insanlarda söz konusu olduğunda, durum bireysel kimliği aşıp, toplumda şiddet tohumlarının yeşermesini ve nefreti tetiklemiş oluyor!
Bu bağlamda değerlendirdiğimizde; amacını aşıp, değil milyonları temsil eden bir Genel Başkanın, her hangi bir yurttaşımızın dahi şerefine laf edilmesi, ama sız-fakatsız kabul edilemeyecek aşağılık bir hezeyanın dışavurumundan başka bir şey değildir.
Her ne kadar, üslup kişinin aynasıdır, kötü söz sahibine aittir dense de. Özellikle TBMM çatısı altında gerçekleşen benzeri sapkınlıkların toplumsal infiallere neden olmaması adına Meclis başkanının acilen içtüzüğünün gereğini uygulayıp, milyonlar adına, hadsize had bildirmesi gerekmektedir.
Ruhbilimi, günümüz politikacıların kişiliklerini incelerken ortaya çıkan bu vahim tabloyu; Ulaşılmak istenilen bir kişilik hayali, gerçek kişilik ile hayal edilen arasındaki büyük fark ve sonuçta yalan söyleme, saldırganlık olarak tarifliyor!
-Kimi, kendi üstünlüğünü göstermek adına başarılarını, becerilerini abartır.
-Kendisinin çok etkili ve önemli kişi olduğuna inanır.
-Bütün insanları kendi çıkarları için kullanır.
-Sürekli kendi propagandasını yapar.
-Öz çıkarı için başkalarına kötülük yapmaktan çekinmez.
-Bu politikacıların çokcası sürekli yalan konuşur. (*)
Benzeri bireysel bozukluklar kuşkusuz ki toplumda onarılmaz yaralar açılmasına neden olur. Bugün Türkiye’de oluşturulan şiddet kültürünün kurumsal nitelik taşıma eğilimi, en masum bir hak talebinin şiddetle bastırılması, ruh bilimi açısından politikacılardaki bozukluğun ürünü;
Oysa liderlerin ve lider kadroların; özellikle 15-25 yaş dilimi içinde bulunan gençlere rol-model oldukları bilimsel bir gerçekliktir.
Gençlerin şiddet eylemlerine başvurması, suç işleme eğilimlerinin artması, liderlerde gördükleri kötü örneklerin sorunudur!
Bu saptama benim ya da bir başkasının hüsnü kuruntusu değil, bilimin tespitidir!
İçselleştirilen şiddet dürtüsü zamanla politikacının yakın çevresine de egemen olur. Parti ya da kurum şiddet ve tehdit senaryolarının üretildiği merkeze dönüştürülür! Durumdan vazife çıkaran mafyatik yapılanmalar alan ve mevzi kazanır!
Cezai ehliyetleri vardır yoktur bilemem ama bilim yaşayıp denk düştüğümüz bu tip soysuzları birer birer ifşa ediyor!
Sürekli aşağılama ve nefret dili, içerde şiddet, dışarıda itibar kaybı üretir. Servis edilen fotoğraflar ve ifşa edilen kirli ilişkilerin ardından şakulü kayan yöneticilerle devleti yönetme ısrarı.
Dışta ülkenin itibar kaybına ilmik ilmik eklemlenirken, iç işleyişte, muhalif politikacı ve yurttaşların sokak ortasında kurşunlanıp ölesiye darp edilmesi, AVM’lerde çete hesaplaşmaları, güpegündüz patlatılan bombalar…
Ve son erimde ana muhalefet lideri sayın Kemal Kılıçtaroğlu’nun kardeşini toprağa verdiği saatlerde, hem de TBMM çatısı altında gıyabında şerefsizlikle itham edilmesi, vakayı adliyeden sayılmayacak denli büyük bir tehlikenin sinyallerini vermektedir.
(*) Özcan KÖKNEL – Bireysel ve Toplumsal Şiddet